Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği
Liste Fiyatı :
16,03
İndirimli Fiyat :
11,22
Kazancınız :
4,81
9786256813342
9366007
https://www.kitapberlin.com/baskasi-adina-konusmanin-haysiyetsizligi-2
Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği
11.22
Kitap Tanıtım Yazısı
İnsanoğlunun binlerce yıl süren yolculuğunun sonunda varılan yer sürekli (iç/dış) çatışma, adaletsizlik üreten bir toplumsallık, seçilmiş tek adam rejimleri ve doğanın insafsızca tahribatıdır…
Ömer Faruk bu küçük ama yoğun denemesinde sorunun kökenlerine iniyor ve her kişinin doğasından gelen farkı yaşayamamasını (bir) neden olarak saptıyor. Parmak izi, ses tonu, gözbebeği, yüz ifadesi her kişiyi diğerinden farklı kılmasına rağmen her kişinin kendi hikâyesini edinme ve yaşama hakkının gözetilmemesini temel sorun olarak işaret ediyor. Bu durumu dikkate almayan düşünce modellerine göre oluşmuş toplumsallıkların çatışma ve düşmanlık biriktirdiğini belirtiyor.
Ona göre kişinin kendini ifade etmesine imkân tanımayan bütün “adına konuşma” mekanizmaları ve “düşünce” adına bu durumu savunan hamaset yüklü lakırdılar tahakküm üretir; kişinin dünya olma [= kurma (=yaşama)] hakkını gasp eder ve haysiyetsiz bir karaktere sahiptir. Kanaat önderlerinin, siyasi liderlerin her akşam televizyondan yüzümüze kustuğu safsataların “düşünce”yle hiçbir ilgisi yoktur; haysiyetsizliğin, başkasının acısından haz duymanın, özsaygı ve içgörü yoksunluğunun itirafıdır.
Yazar salt bu durumu saptamakla yetinmiyor, önerilerde de bulunuyor…
Örneğin: Yaşamın başkasının inisiyatifine devredilemeyecek kadar “güzel ve vazgeçilmez” olduğuna işaret ederek devleti değil anlamı ele geçirmeyi amaçlayan Çok Kalpli Asi'den söz ediyor. Yöneten yönetilen ayrımının geri dönüşsüz bir biçimde ortadan kalkması için öncelikle “küçük bir devlet olarak” varlığını sürdüren zihnimizi özgürleştirmemiz, yeni kavramlar icat etmemiz, böylece düşünenin düşünceye hükmetmesinin önünü açmamız gerektiğini belirtiyor.
Yoğun ve etkileyici bir düşünce hamlesi…
‘Bilgi iktidardır!', demesine rağmen neden sürekli kitap yazarak bilgi ürettiği
Foucault'ya sorulduğunda, ‘bu paradoksla yaşamayı öğrendiğini' söylemişti. Aynı
paradoks ‘Öteki' kavramı için de geçerlidir: Adına konuşmadan ‘Öteki' başka nasıl
gündeme taşınabilinir? Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği sessiz kalmaktansa
bu paradoksun tehlikelerine de işaret ederek düşünmeyi ve yaşamayı deneyenler için
yazılmış bir kitap.
Bülent Diken
Gündelik siyaset ve yaşamın hayhuyuna kapılmanın hayatın genel örgütlenişi üzerine
düşünmekten uzaklaşmak gibi ağırca bir maliyeti de var. Neyse ki, birileri gündelik
olanın cazibesine kapılmayıp, insanın genel serüveni üzerine düşünüyor. Başkası Adına
Konuşmanın Haysiyetsizliği, kimi ‘ağır' metinlerin rehberliğinde daha özgür ve eşit bir
hayatın imkânlarını kurcalıyor. Kaçırmamanızı dilerim.
Mesut Yeğen
İnsanoğlunun binlerce yıl süren yolculuğunun sonunda varılan yer sürekli (iç/dış) çatışma, adaletsizlik üreten bir toplumsallık, seçilmiş tek adam rejimleri ve doğanın insafsızca tahribatıdır…
Ömer Faruk bu küçük ama yoğun denemesinde sorunun kökenlerine iniyor ve her kişinin doğasından gelen farkı yaşayamamasını (bir) neden olarak saptıyor. Parmak izi, ses tonu, gözbebeği, yüz ifadesi her kişiyi diğerinden farklı kılmasına rağmen her kişinin kendi hikâyesini edinme ve yaşama hakkının gözetilmemesini temel sorun olarak işaret ediyor. Bu durumu dikkate almayan düşünce modellerine göre oluşmuş toplumsallıkların çatışma ve düşmanlık biriktirdiğini belirtiyor.
Ona göre kişinin kendini ifade etmesine imkân tanımayan bütün “adına konuşma” mekanizmaları ve “düşünce” adına bu durumu savunan hamaset yüklü lakırdılar tahakküm üretir; kişinin dünya olma [= kurma (=yaşama)] hakkını gasp eder ve haysiyetsiz bir karaktere sahiptir. Kanaat önderlerinin, siyasi liderlerin her akşam televizyondan yüzümüze kustuğu safsataların “düşünce”yle hiçbir ilgisi yoktur; haysiyetsizliğin, başkasının acısından haz duymanın, özsaygı ve içgörü yoksunluğunun itirafıdır.
Yazar salt bu durumu saptamakla yetinmiyor, önerilerde de bulunuyor…
Örneğin: Yaşamın başkasının inisiyatifine devredilemeyecek kadar “güzel ve vazgeçilmez” olduğuna işaret ederek devleti değil anlamı ele geçirmeyi amaçlayan Çok Kalpli Asi'den söz ediyor. Yöneten yönetilen ayrımının geri dönüşsüz bir biçimde ortadan kalkması için öncelikle “küçük bir devlet olarak” varlığını sürdüren zihnimizi özgürleştirmemiz, yeni kavramlar icat etmemiz, böylece düşünenin düşünceye hükmetmesinin önünü açmamız gerektiğini belirtiyor.
Yoğun ve etkileyici bir düşünce hamlesi…
‘Bilgi iktidardır!', demesine rağmen neden sürekli kitap yazarak bilgi ürettiği
Foucault'ya sorulduğunda, ‘bu paradoksla yaşamayı öğrendiğini' söylemişti. Aynı
paradoks ‘Öteki' kavramı için de geçerlidir: Adına konuşmadan ‘Öteki' başka nasıl
gündeme taşınabilinir? Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği sessiz kalmaktansa
bu paradoksun tehlikelerine de işaret ederek düşünmeyi ve yaşamayı deneyenler için
yazılmış bir kitap.
Bülent Diken
Gündelik siyaset ve yaşamın hayhuyuna kapılmanın hayatın genel örgütlenişi üzerine
düşünmekten uzaklaşmak gibi ağırca bir maliyeti de var. Neyse ki, birileri gündelik
olanın cazibesine kapılmayıp, insanın genel serüveni üzerine düşünüyor. Başkası Adına
Konuşmanın Haysiyetsizliği, kimi ‘ağır' metinlerin rehberliğinde daha özgür ve eşit bir
hayatın imkânlarını kurcalıyor. Kaçırmamanızı dilerim.
Mesut Yeğen
- Açıklama
- Kitap Tanıtım Yazısı
İnsanoğlunun binlerce yıl süren yolculuğunun sonunda varılan yer sürekli (iç/dış) çatışma, adaletsizlik üreten bir toplumsallık, seçilmiş tek adam rejimleri ve doğanın insafsızca tahribatıdır…
Ömer Faruk bu küçük ama yoğun denemesinde sorunun kökenlerine iniyor ve her kişinin doğasından gelen farkı yaşayamamasını (bir) neden olarak saptıyor. Parmak izi, ses tonu, gözbebeği, yüz ifadesi her kişiyi diğerinden farklı kılmasına rağmen her kişinin kendi hikâyesini edinme ve yaşama hakkının gözetilmemesini temel sorun olarak işaret ediyor. Bu durumu dikkate almayan düşünce modellerine göre oluşmuş toplumsallıkların çatışma ve düşmanlık biriktirdiğini belirtiyor.
Ona göre kişinin kendini ifade etmesine imkân tanımayan bütün “adına konuşma” mekanizmaları ve “düşünce” adına bu durumu savunan hamaset yüklü lakırdılar tahakküm üretir; kişinin dünya olma [= kurma (=yaşama)] hakkını gasp eder ve haysiyetsiz bir karaktere sahiptir. Kanaat önderlerinin, siyasi liderlerin her akşam televizyondan yüzümüze kustuğu safsataların “düşünce”yle hiçbir ilgisi yoktur; haysiyetsizliğin, başkasının acısından haz duymanın, özsaygı ve içgörü yoksunluğunun itirafıdır.
Yazar salt bu durumu saptamakla yetinmiyor, önerilerde de bulunuyor…
Örneğin: Yaşamın başkasının inisiyatifine devredilemeyecek kadar “güzel ve vazgeçilmez” olduğuna işaret ederek devleti değil anlamı ele geçirmeyi amaçlayan Çok Kalpli Asi'den söz ediyor. Yöneten yönetilen ayrımının geri dönüşsüz bir biçimde ortadan kalkması için öncelikle “küçük bir devlet olarak” varlığını sürdüren zihnimizi özgürleştirmemiz, yeni kavramlar icat etmemiz, böylece düşünenin düşünceye hükmetmesinin önünü açmamız gerektiğini belirtiyor.
Yoğun ve etkileyici bir düşünce hamlesi…
‘Bilgi iktidardır!', demesine rağmen neden sürekli kitap yazarak bilgi ürettiği
Foucault'ya sorulduğunda, ‘bu paradoksla yaşamayı öğrendiğini' söylemişti. Aynı
paradoks ‘Öteki' kavramı için de geçerlidir: Adına konuşmadan ‘Öteki' başka nasıl
gündeme taşınabilinir? Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği sessiz kalmaktansa
bu paradoksun tehlikelerine de işaret ederek düşünmeyi ve yaşamayı deneyenler için
yazılmış bir kitap.
Bülent Diken
Gündelik siyaset ve yaşamın hayhuyuna kapılmanın hayatın genel örgütlenişi üzerine
düşünmekten uzaklaşmak gibi ağırca bir maliyeti de var. Neyse ki, birileri gündelik
olanın cazibesine kapılmayıp, insanın genel serüveni üzerine düşünüyor. Başkası Adına
Konuşmanın Haysiyetsizliği, kimi ‘ağır' metinlerin rehberliğinde daha özgür ve eşit bir
hayatın imkânlarını kurcalıyor. Kaçırmamanızı dilerim.
Mesut Yeğen
Stok Kodu:9786256813342Sayfa Sayısı:303Baskı:1Basım Tarihi:2024-01Kapak Türü:Karton KapakKağıt Türü:2. Hamur
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.