Gerçeklik, Arzu ve Göçebelik Üzerine (Deleuze était là)
Liste Fiyatı :
10,64
İndirimli Fiyat :
7,45
Kazancınız :
3,19
9786051962092
525715
https://www.kitapberlin.com/gerceklik-arzu-ve-gocebelik-uzerine-deleuze-etait-la
Gerçeklik, Arzu ve Göçebelik Üzerine (Deleuze était là)
7.45
Hayal Edin...
Bir teorinin seyahat ettiğini, sosyolojik düşünceye ortadan başlandığını ya da coğrafyanın, felsefe yapmanın
uzamını oluşturduğunu hayal edin... Yeryüzünde katledilen gerçekliği yeniden yaymak için jeo-felsefi bir çaba
harcayarak düşünce ile yaşam arasında oluşan derin çatlağı onarmaya çalışan birini hayal edin... Temsillerin ve
imajların güdümünde bir toplumsal tiyatro yerine; üretimin, yaratmanın, yayılmanın ya da göçebeliğin kaçış
çizgilerini düşünün... Bilinçdışının ekonomik, politik ve toplumsal alana doğrudan nasıl bağlandığının esas
problem olduğunu belirtip arzu akışlarının tarihsel süreç içerisinde yerli-yurtlu makina, despotik makina ve
kapitalist makina tarafından kesintiye uğratıldığını tüm insanlığa göstermeye çabalayan birini hayal edin ve
anlamaya çalışın... Anlamaya çalışın, çünkü; yerli-yurtlu makinanın, bedenleri kayıt altına alarak damgaladığını,
anlamın ilkin böyle kontrol edilmek istendiğini anladığımızda... İlksel makinanın yetersiz kaldığı zaman diliminde,
despotik makinanın bir üst kodlama arzusuyla kapma aygıtını icat edip toplumsal makinayı değiştirdiğini
anladığımızda... Gücünü kodlanmış tüm akışları çözerek onları yersiz-yurtsuzlaştırıp sınırlarını olabildiğince
genişletip böylece aksiyomatik bir dinamizm kazanan kapitalizmin, gerçekliğin baş düşmanı olduğunu
anladığımızda... Evet anladığımızda... Organsız bedenimizi edinip göçebe düşüncelerimizle etik bilinci harekete
geçirerek kapitalizmin dış sınırına tutunabiliriz. Şizofren gibi, yani göçebe, yersiz-yurtsuz ve bedensiz...
Deleuzeyen bir çabayla elbette. Bu çaba değil midir ki gerçekliği arzu edilebilir bir bilince dönüştürüp toplumsal
makinayı harekete geçirerek ötekini anlamaya oluştan başlamak? Azınlık oluş, kadın oluş, hayvan oluş... Bu çaba
değil midir ki toplumsal kayıt yüzeyi olarak bedeni, kapitalist socius'a kurban vermeden rizomatik bağlantılar
kurmasına izin verip akışların önünü açmak? Nihayetinde önü açılan akışların, minör olanı, yani gerçeği, yani
sahiciliği, yani etiği toplumsalın merkezine yerleştirmesi içten bile değildir.
- Açıklama
- Hayal Edin... Bir teorinin seyahat ettiğini, sosyolojik düşünceye ortadan başlandığını ya da coğrafyanın, felsefe yapmanın uzamını oluşturduğunu hayal edin... Yeryüzünde katledilen gerçekliği yeniden yaymak için jeo-felsefi bir çaba harcayarak düşünce ile yaşam arasında oluşan derin çatlağı onarmaya çalışan birini hayal edin... Temsillerin ve imajların güdümünde bir toplumsal tiyatro yerine; üretimin, yaratmanın, yayılmanın ya da göçebeliğin kaçış çizgilerini düşünün... Bilinçdışının ekonomik, politik ve toplumsal alana doğrudan nasıl bağlandığının esas problem olduğunu belirtip arzu akışlarının tarihsel süreç içerisinde yerli-yurtlu makina, despotik makina ve kapitalist makina tarafından kesintiye uğratıldığını tüm insanlığa göstermeye çabalayan birini hayal edin ve anlamaya çalışın... Anlamaya çalışın, çünkü; yerli-yurtlu makinanın, bedenleri kayıt altına alarak damgaladığını, anlamın ilkin böyle kontrol edilmek istendiğini anladığımızda... İlksel makinanın yetersiz kaldığı zaman diliminde, despotik makinanın bir üst kodlama arzusuyla kapma aygıtını icat edip toplumsal makinayı değiştirdiğini anladığımızda... Gücünü kodlanmış tüm akışları çözerek onları yersiz-yurtsuzlaştırıp sınırlarını olabildiğince genişletip böylece aksiyomatik bir dinamizm kazanan kapitalizmin, gerçekliğin baş düşmanı olduğunu anladığımızda... Evet anladığımızda... Organsız bedenimizi edinip göçebe düşüncelerimizle etik bilinci harekete geçirerek kapitalizmin dış sınırına tutunabiliriz. Şizofren gibi, yani göçebe, yersiz-yurtsuz ve bedensiz... Deleuzeyen bir çabayla elbette. Bu çaba değil midir ki gerçekliği arzu edilebilir bir bilince dönüştürüp toplumsal makinayı harekete geçirerek ötekini anlamaya oluştan başlamak? Azınlık oluş, kadın oluş, hayvan oluş... Bu çaba değil midir ki toplumsal kayıt yüzeyi olarak bedeni, kapitalist socius'a kurban vermeden rizomatik bağlantılar kurmasına izin verip akışların önünü açmak? Nihayetinde önü açılan akışların, minör olanı, yani gerçeği, yani sahiciliği, yani etiği toplumsalın merkezine yerleştirmesi içten bile değildir.Stok Kodu:9786051962092Boyut:135-215-0Sayfa Sayısı:208Basım Yeri:KonyaBaskı:1Basım Tarihi:2018-12-04Kapak Türü:KartonKağıt Türü:2.HamurDili:Türkçe
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.